Haberlerim etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Haberlerim etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

23 Aralık 2015 Çarşamba

Tarihi Yeşilırmak Köprüsü



Yeşilırmak köprüsü 1890’lardan bu yana iki yakayı birbirine bağlıyor.

M.Ö. 4000 yıllarında yerleşmenin başladığı Çarşamba ilçesi ortasından geçen Yeşilırmak ve verimli ovaları ile her zaman bir cazibe merkezi olmuştur. 1890 yılında nehrin iki yakasına yayılmış olan Çarşamba kasabası nehir boyunca uzanan meskenlere sahipti. Sahil ile kasaba arasında ulaşım kayıklarla sağlanırken yine öte ve beri yakayı da büyük kayıklar bir araya getiriyordu. Özellikle şubat- haziran ayları arasında suların yükselmesiyle iyice kolaylaşan ulaşım, karşıya geçirilecek hayvanı olanlara ise aynı oranda bir zorlaşmayı içeriyordu. Zaman zaman can ve mal kayıplarına sebep olan bu durum, bu zorluğun çözümü için bir harekete ihtiyaç duyuyordu.

Çarşambalının beklediği bu ilk hareket nihayet 1890 dolaylarında olmuştur. İki yakanın buluşmasıyla sonuçlanan tahta köprü yapımı ilçenin geleceğine şekil veren etmenlerdendir. Çarşamba araştırmaları adlı kitapta 1313 tarihli Trabzon Vilayet Salnamesi’nin ahşap ve cesim bir köprüden bahsettiği yazmaktadır. Dayanıklı olmadığı için sık sık yeniden inşa edildiğinin de bilinenler arasında olduğu bu köprü 1913 tarihli belgeden anlaşıldığı kadarıyla paralıdırda. 1914 itibariyle 45 kuruş geçiş ücreti uygulanması teklif edilen köprüden elde edilen gelir muvazene-i hususiye’ye aktarılmaktadır. Çarşamba’nın bu ilk köprüsü 1. Dünya Savaşı yıllarında yetersizliği sebebiyle fayda vermemiş ve Çarşamba’nın doğu yakasındaki araçlar nehrin batı yakasına geçirilememiştir.

Türkiye’nin En Uzun Köprüsü  

Tahta köprünün bu yetersizliği Cumhuriyet döneminde gerçekleşecek bir ikinci hareketin zeminini oluşturmuştur. Çarşamba Belediye Başkanı Hüseyin Dündar’ın söylediğine göre bu ikinci hareketi başlatan bizzat M. Kemal Atatürk’tür. Atatürk 1930 yılındaki Samsun gezisinde Çarşamba’ya modern bir köprünün kazandırılması için zemin etüdünün yapılmasına onay vermiştir.  Bu gezisinde Çarşamba Türk Ocağını da ziyaret eden Atatürk  “Çarşamba’da gördüğüm gençlik iftihara layıktır.” demiştir. Yeşilırmak köprüsü 1931 yılında yapımı tamamlandığında Türk mühendis ve işçiler tarafından yapılmış Türkiye’nin en uzun köprüsü ünvanını almıştır. 10 gözlü, 12 ayaklı ve 270 metre uzunluğundaki bu köprü 252.963 liraya mal olmuştur. Tarihi köprü sanatsal bir değeri olmamasına karşın; teknoloji yönünden Cumhuriyet’in 10. yılında övündüğü bir eserdir.

Çarşamba araştırmaları adlı kitapta Prof. Dr. Nedim İpek:  “Köprü yok iken kasaba ahalisi karşı yaka, öte yaka tanımlamalarıyla birbirlerini ötekileştirmekteydiler. Belki de köprü karşı yaka ismiyle birbirine karşı olan toplumu tekrar bir araya getirip kaynaştırmayı amaç edinmiştir.” diyor.

Ancak Çarşamba köprüsü bölgedeki gerçeklerden sadece birisidir. 1949 doğumlu Aynur Batdal “Bizim çocukluğumuzda çok sık sel olurdu. Evimiz ırmağın kenarındaydı ve ben belediyenin etrafında kayıklarla dolaşıldığını hatırlıyorum.” diyerek bu gerçeği ortaya koyuyor. Aynur Batdal yapılan 3. Bir hareketle rahatladıklarını da sözlerine ekliyor. Yeşilırmak üzerine yapılan barajlar ve setler sık sık yaşanan sel felaketlerinin önünü kesmiş ve ünlü Çarşamba’yı Sel Aldı türküsü dillerde o günlere ait bir hatıra olarak kalmıştır.

Yeşilırmak köprüsü geçen zamana rağmen önemini her zaman korumuştur. 1934-1970 yılları arasında Karadeniz’in bütün araç trafiğini karşılamış, 1960’lı yıllardan itibaren Samsun – Ordu karayolunun yapılmasıyla köprü şehiriçi köprüsü haline gelmiş. Ancak köprünün araçlarda kurtulup sadece yayalara açılması ise 2007 yılını bulmuştur. Çarşamba Belediye Başkanı Hüseyin Dündar ilçeye yaptırdığı diğer 3 köprü için her zaman övünç duyacaktır. Çünkü yapılan bu 4. hareket,  Yeşilırmak’ın 4 noktadan ilçeyi birbirine bağlamasını sağlamış; adeta ilçeye atılan bir düğüm işlevi görmüştür.

Yine de Yeşilırmak köprüsündeki gelişmeler bunula sınırlı kalmamıştır. Köprü ilçenin sembollerinden biri olduğu ve estetik değerini kazandığı bir işleme daha tabi tutulmuştur. Hüseyin Dündar 2008 yılında yapılanlar için köprünün mimari bir kimlik kazanmasını ve Çarşamba’nın sembolü olmasını hedeflediklerinin söylüyor. Köprü üzerindeki dolgu, kum ve kaplamaların kaldırıldığını ve yapılan düzenlemelerle köprünün günümüze kazandırıldığını söyleyen Hüseyin Dündar: “Bu çok memnuniyetle karşılandı.” diye de ekliyor. Çarşamba köprüsü 2013 yılında birde iftar organizasyonuna ev sahipliği yapmış. Öte geçe ve beri geçeden birçok insanın akın ettiği organizasyona katılım çok yoğun olmuş. Belediye Başkanı Hüseyin Dündar; iftar programlarından birisini köprü üzerinde yaparak birlik beraberlik ve ramazan ruhu adına güzel görüntüler sergilediklerini söyledi.

Günümüzde Çarşamba köprüsü Çarşamba’nın sembolleri arasında ve Çarşamba Belediyesi’nin ambleminde kendine yer bulmuş durumdadır. Çarşamba’da yaşayan herkesin iyi ve kötü bir anısının bulunduğu tarihi köprü; kışın soğuğu yazın ise serinliği ile hatırlanıyor. Çarşamba ilçesinin tarihinde ve bugününde bir yere sahip olan tarihi köprü, gelecekte de bu yerini koruyacak gibi gözüküyor.

20 Kasım 2015 Cuma

80 Yıllık Ayakkabı Tamircisi

Çarşamba’da Topçu amca lakabıyla tanınan 89 yaşındaki Mustafa Topçu 80 yıldır ayakkabı tamirciliği yapıyor.

Samsun’un Çarşamba ilçesindeki mütevazi dükkanında ziyaret ettiğimiz Mustafa amca “Ben kendimi bildim bileli ekmeği bu meslekten kazandım. Benim ekmeğim, elimde tuttuğum çekicim ile ayakkabı bıçağım oldu” dedi.

9 yaşından beri ayakkabıcılıkla uğraşan Mustafa Topçu, ailesini bu meslekten geçindirdiğini dile getirdi. Topçu, 3 çocuk ve 9 torun ve bu 9 torundan da 12 torun sahibi olduğunu söyledi. “Benim tüm anılarım bu işyerinde bulunuyor” şeklinde konuşan Topçu amca, yıllardır bu mesleği kendi elleriyle yapmaktan gurur duyuyor.

Şimdiki Ayakkabılar Kalitesiz

Makineleşmenin başlamasıyla ayakkabıların da kalitesizleştiğini söyleyen Mustafa amca “Biz Çarşamba ayakkabısı yaptığımız zamanlarda domuz kılı ile dikerdik. Domuz kıllarının ucu sert oluyordu ve arkası da 3-4 kollu oluyordu. Arkasında bağladığımız iple ayakkabıyı dikerdik ve ayakkabılar daha sağlam olurdu.” dedi.

Oğlu da Ayakkabı Tamircisi

Babası Mustafa Topçu ile beraber 44 yıldır ayakkabı tamiri yapan Lütfü Topçu ilkokuldan ayrıldıktan sonra bu mesleğe başladığını söyledi. Bildiğim her şeyi babamdan öğrendim diye de ekleyen Lütfü Topçu, babasıyla beraber bu mesleği severek yaptıklarını söyledi.

Çarşamba’dan İspanya’ya Giden Ayakkabılar

Topçu amca ile sohbet ederken konu Çarşamba ayakkabılarına geliyor. Çarşamba ayakkabılarının eskisi kadar üretilmediğini söyleyen Topçu amca, eskilerde bu ayakkabıların delikanlı, kabadayı ayakkabıları olarak görüldüğünü söylüyor. Topçu amca   “Eskiden ünlü kabadayılar hatta paşalar bile Çarşamba ayakkabılarını giyerlerdi. Çarşamba ayakkabılarını giyenler arasında İspanyol dansçılar da vardı. Bir zamanlar Çarşamba’dan İspanya’ya ayakkabı giderdi.” şeklinde konuştu.


89 yaşındaki Mustafa Topçu’ya yaşlılığını hatırlattığımızda “İnan şimdiye kadar ayakkabı tamirciliğinden emekli olmayı hiç düşünmedim. İnsan eğer gücü yeterse son nefesine kadar üretmeli. Emeklilik tembelliktir. Ben çalışmasam bu kadar dinç olamam.” dedi.

16 Kasım 2015 Pazartesi

Çarşamba'yı Ayağa Kaldıracak Projeler

Türkiye’nin 2. büyük nehri Yeşilırmak’ın ikiye böldüğü ve verimli topraklarıyla adını duyuran Çarşamba daha da gelişiyor.

Çarşamba’yı tarım, turizm, eğitim ve sosyal yönlerden daha üst bir noktaya taşıması öngörülen projeler hayata geçirilmeye başlandı. Çarşamba Kaymakamı Caner Yıldız, Çarşamba’nın geleceğine yönelik projeleri gazetemize anlattı.

Gıdaya Dayalı Organize Sanayi

Çarşamba’ya gıdaya dayalı organize sanayi bölgesi kuruluyor.

Tamamen ihracata yönelik çalışmalar yapılacak olacak bölgede, tarım ürünlerinin işletilip ihraç edilmesi hedefleniyor. Caner Yıldız, kurulması planlanan bölgenin bin üç yüz dönümlük arazi üzerine kurulacak 30-40 fabrikadan oluşacağını ve 6 bin kişilik istihdamla birlikte sanayi bölgesinin Çarşamba’ya katkısının yıllık 5-6 milyar doları bulacağını söyledi.

Jeotermal Kaynak Tespit Edildi

Çarşamba Ovası’nda 2 bin - 2 bin 5 yüz metrelere inildiğinde yüz derece sıcaklığı bulan jeotermal kaynak tespit edildi.

Çarşamba’nın turizm potansiyelini artırması beklenen kaynak, evlerin ve seraların ısıtılmasında da kullanılacak. Çarşamba Ovası’nda 2-3 bin dönüm arazi üzerine kurulması planlanan modern seralarda sadece domates ve biber yetiştirilecek. Yalnızca ihracata yönelik üretim yapılması planlanan seraların ekonomiye yılda 1 milyar dolar katkı yapması bekleniyor.

30 Dakikada Çarşamba

Yüksek hız ve konforun Çarşamba’yla buluşması nostaljik kara trenin yerini tutmaya hazırlanıyor. 

Yıllar önce kaldırılan 36 kilometrelik Samsun-Çarşamba tren yolu hafif raylı tramvay hattına çevrilecek. Projenin ilk aşaması olan 17 kilometrelik Samsun-Tekkeköy hattının yapımından sonra hatta 5 durak daha eklenmesi ve hattın Çarşamba’ya kadar getirilmesi planlanıyor. Projenin başarıyla sona erdirilmesi halinde Çarşamba ile Samsun arası sadece 30 dakika sürecek.

Yeşilırmak Venedik Oluyor

Çarşamba’nın içinden geçerek ilçeyi ikiye bölen Yeşilırmak, üzerine kurulacak bentler ve kenarında inşa edilecek doğal yaşam alanları ile ayrı bir havaya büründürülecek.

Devlet Su İşleri ve Çarşamba Belediyesi işbirliğiyle Suat Uğurlu Barajı’nın yakınındaki HES etrafına doğal park ve içinde göllerinde bulunduğu 7 kilometre bir rekreasyon alanına çeşitli etkinlik alanları, spor tesisleri ve piknik-mesire yerleri yapılacak. Bununla beraber Yeşilırmak üzerine kurulacak bentler, Yeşilırmak suyunun kontrol altına alınmasını sağlayacak. Çarşamba diğer Avrupa şehirlerinde olduğu gibi, tekne ve kayık seferlerine ve hatta ileride denize kadar götürülebilecek bir yola sahip olacak. Projenin 2016’nın son aylarında bitirilmesi planlanıyor.

Özel Tematik Üniversite

Çarşambalı hayırseverler ve yöneticilerin girişimiyle 5 yıl önce bir üniversite şehri olmanın ilk adımını atan Çarşamba, Ondokuz Mayıs Üniversitesi’nin iletişim, hukuk ve adalet fakültelerini ilçeye getirebildi. Bu girişimle beraber Çarşamba yıllar içinde başka bir havaya büründü ve halk üniversiteliyi daha çok benimsedi. Ancak Çarşamba’nın üniversite sevgisi bununla sınırlı kalmadı. Yeniden başlayan girişimler Çarşamba’ya bir tematik özel üniversitenin kazandırılmasını öngörüyor. Çarşamba’da kurulması planlanan bu üniversite için Bilkent Üniversitesi ile temaslarsa hala devam ediyor.

Caner Yıldız tüm bu projelerin eğer hızlı çalışılırsa 2 yıl içinde tamamlanacağını söyledi.

9 Şubat 2015 Pazartesi

Bir 80 Mağdurunun Hikayesi


Ülkenin  karışık olduğu kayıp giden bir dönem. Kardeşin kardeşi katlettiği, anarşi ve şiddetin doruğunda bir ülke. Arada yok olanların, bir daha unutulmayacakların yılı.  1980.
Devlet Cumhurbaşkanı'nı seçmekten aciz ve Süleyman Demirel'in söylediği üzere 70 cente muhtaç haldeydi. Kamu kuruluşları ve hatta polisler ve öğretmenler bile 2 kutba ayrılmıştı. Sağ ve sol gerçek çatışmalar yaşıyor insanlar ölüyor, öldürülüyordu.

D. S. da bu dönemi yaşamış sağcı neferlerden biriydi. 17 yaşında cebinde 2 silah ve bir torba mermiyle dolaşır Sol cepheyle sınır noktalarında nöbetler tutardı diğer arkadaşlarıyla. Polisler hiç uğramazdı çünkü bu mahallelere. Uğrayanlarsa baskına gelen solcu polislerden başkası olamazdı. Bu yüzden nöbet tutmak gerekliydi. Bu böyle devam etti her gün.

Ve sonra darbe gerçekleşti bir gün. Kenan Evren'in ilk işi hapishaneleri doldurmaktı. Halkın birbirine şiddeti devletin halka şiddetine dönüştü. İlk hapsini bu yıllarda 17 yaşındayken yaşadı D. S. 80 günlük tutukluluk süresinde yoğun şekilde falaka ve elektrik şokuna maruz bırakıldı. Bir suçla suçlamadan ne yaptıysan anlat diyorlardı onu sorgulayanlar. Ama o ne yapmıştı ki vatanını sevmekten başka. Sonunda suçsuzluğu anlaşıldı ve serbest kaldı.
3 ay sonra bir kere daha tutukluydu. Bu sefer ihbar edilmişti. Biz bunu bunu yaptık D. S. da bizim yanımızdaydı demişti arkadaşları. 4 ay işkencelerle, falakayla, elektrik şokuyla ithaf edilen suçu kabul ettirmeye çalıştılar.  Ama o her seferinde hayır diyor kabul etmiyordu. Helva verip, tuzlu pırasa verip su vermediler günlerce su diye yalvarttılar bizi diyerek hatırlıyor o günleri.

Samsun'un eski radar üssünde soğuk hava depolarında elleri ve ayakları bağlı yüzünde de maske vardı. Günler kaybolmuştu ki bir gün maskesini kaldıran polisler diğerlerinin ifadesine kabul ediyormuş gibi ona da imza attırdılar. Sonrası adli süreç başladı. Çıkarıldığı savcıya yaşadığı işkenceleri, kabul etmediği ifadesini anlattı ama bu tutuklanarak hapse gönderilmesinin önünde bir engel oluşturmadı. D.S.'na yapılan işkencelerden biri de tırnaklarının ezilmesiydi. Kalın bir odunla ilk sol sonra sağ ayağına vurulmuş acıdan önce sol sonra sağ ayağını havaya kaldırıp yere çakılmıştı. Çıkarıldığı ilk mahkemede düşen tırnaklarını gösterdiği hakim "Ne yapayım ben onları?" şeklinde bir tavır gösterdi aynı suçtan yargılanan 6 tutukluya. Bu ilk mahkemeden sonra hep umutlarını sürdürdüler hep bir sonrakinde çıkacaklarını düşündülerse de adli süreç 5 yıl kadar sürdü ve Samsun mahkemesince aynı suçtan yargılanan 6 kişiden 3'üne idam kararı çıktı. Diğer 2 kişi 22 sene D. S. abiyse yaştan dolayı 17 sene hapis cezasına çarptırılmıştı. Haklı olarak temyize gitmişler Yargıtay kararı bozmuş. Ama aleyhlerine bozmuş. Hepsinin idamını istemiş Yargıtay. Bunun üzerine 6 ay daha mahkeme sürmüş ve sonunda mahkeme Yargıtay'a uymayarak kararı yinelemiş.

Türkiye'de o yıllarda idam serbestti. Ve eğer mühür basılıp onaylansaydı dar ağacı hazırdı Samsun E tipi kapalı ceza evinde. Kenan Evren yıllar sonra bu konuda "Adaletliydik. Bir sağdan bir soldan astık." sözlerini sarf ediyor. İşte bu böyle bir adaletti gerçekten. Güvenilmezdi korku doluydu. Ancak yeniden temyiz ettiler. Bir önceki kararda hepsinin idamını isteyen Yargıtay bir sonrakinde hepsinin salıverilmesine karar verdi.


D. S. bu haberi aldığında hapishaneden çıkmak istememiş ve hüngür hüngür ağlamış. 81 de başlayan hapis hayatı 87'nin şubat ayında son bulmuş.