Yakın zamanda okuduğum Robinson Crouse romanının bir özetini ve analizini çıkardım. Kitap 560 sayfaydı ve Sis Yayıncılık'tan almıştım. Bu kitabı daha yeni bitirdim ancak ben genelde uzun bir kitabın yanında kısa 100 sayfalık kitapları ya da aralıklarla okumaya dayanacak kitapları da okurum. Ama sadece bu kitaba Jose Saramago'nun Körlük'ün den sonra birşeyler yazma ihtiyacı duydum. Aslında belki de bunu okuduğum 560 sayfanın hatrına yapıyorum bilemiyorum. Ancak bunu daha sık yapmalıyım bunu biliyorum. Çünkü okuduklarım, kitabın içindeki anektodlar, bana ilham verenler, karakterler, nelerden hoşlandığım ve ya hoşlanmadığım gibi şeyler çok çabuk aklımdan uçup gidebiliyor.
Özeti:
Robinson Crusoe atılgan ve maceraperest bir gençtir. Yerinde
duramayan bir ruha sahiptir ve gelecekte birçok maceralar onu beklemektedir.
Daha ilk macerasına 19 yaşında başlar Robinson Crusoe. Babası onun avukat
olmasını istemektedir ancak o bir gezgin olmaya karar verir. Bir gün geminin
birine gizlice girerek Londra’ya kaçar. Oradan da Afrika’ya giden bir gemiyle
binerek gemide çalışmaya başlar. Ancak gemiye korsanların saldırmasıyla işler
değişir. 2 yıl korsanların esiri olarak kalır. Ancak 2 yıl sonra kaçmayı
başarabilecektir. Crouse bu macerasından sonra şeker kamışı tarımı yapmaya
başlar. Ama yine yerinde duramaz kahramanımız. Edindiği arkadaşlarla beraber
Afrika’ya giderek köle almayı amaçlarlar. Ancak yolda tekneleri batar ve tek
kurtulan Robinson Cruose olmuştur. Ancak Robinson Crouse yine de şanslıdır.
Çünkü yakınlarda bir ada vardır. Bu tarihten itibaren orada yaşamaya başlar.
İlk olarak yaşamı için gerekli olan maddeleri gemiden karaya taşır. Sonra
gemiden geriye işine yarayabilecek ne kaldıysa karaya taşır. Bulduklarıyla
etrafına şekil vermeye başlar. Bir kır evi yapar bulduğu mağarayı genişleterek
sığınak haline getirir. Zamanla tarım yapmayı ve keçileri ehlileştirmeyi de
öğrenir. Bir ara sal yapıp adadan kaçmayı düşünmüştür. Ancak yaptığı sal çok
ağır olduğundan onu asla denizle buluşturamayacaktır. Robinson Crouse
zamanlarını böyle geçirirken aradan 12 yıl geçmiştir. Bir adanın sahilinde ayak
izleri görür ve 8 yıl boyunca adayı arayarak izin kaynağını bulmaya çalışır. 8
yıl sonra bu kez sahilde parçalanmış insan organları bulur ve adaya yamyamların
geldiğini anlar. Hemen mağarasının güçlendirerek kale gibi yapar ve gizlenir.
Yamyamlar tekrar geldiklerinde onlara saldıracaktır. Robinson Crouse bir süre
sonra yamyamları tekrar görür. Yamyamlar bu kez bir kişiyi pişirmiş ve diğerini
de öldürmek üzeredirler. Hemen silahlarını ve kılıcını alarak yamyamların
üzerine saldırır. Yamyamlarının çoğunu öldürmeyi ve yaralamayı başarmıştır. Ve
bir kişiyi de kurtarmıştır. Bu kişiyi cuma günü kurtarır. Bu yüzden ismini
Friday (Cuma) koyar. Friday’i kölesi olarak alır. Ona zamanla bildiği herşeyi
öğretmeye gayret gösterir. Başlarda Friday İngilizce bilmemektedir. Ama Friday zeki biridir ve çabucak öğrenir.
Couse’ya geldiği adada da esir olanların bulunduğunu anlatır. Ve onları
kurtarmaya karar verirler. Diğer adaya gitmek için bir sal yaparlar. Ancak tam denize açılacakken yeniden
yamyamlar gelir. Ortalıkta çetin bir kapıışma olur ve yamyamlar yeniden
püskürtülür. Bu kez yanlarında iki esir vardır. Ve bu esirlerden biriyse
Friday’in babasıdır. Diğer esiri ise Robinson batmakta olan bir gemide
görmüştür. Robinson kurtardığı bu iki esiri, diğer adaya diğer esirleri
kurtarmak için gönderir. Bu arada kendisi ve Friday adada kalmıştır. Yakınlarda
bir İngiliz gemisi görürler. Gemide isyan çıkmış ve gemi kaptanı iki tayfasıyla
beraber adaya gönderilmiştir. Kaptan ve Crouse gemiyi yeniden ele geçirmek için
planlar yaparlar ve sonuca ulaşırlar. İsyanı bastırıp, isyancı tayfayı adada
bırakırlar. Geminin kontrolü tekrar kaptanın eline geçer ve Crouse’ya kurtuluş
yolu açılır. İngiltere’ye gider kaptanın gemisiyle. Orada anne ve babasını
ölmüş olduğunu görür. Şehirde kimse onu tanımamaktadır. Ve onu oraya bağlayan hiçbir
şey kalmamıştır. Yalnız arkadaşları onun eşyalarını ve ailesinde kalan mirasını
saklamışlardır. İngiltere’de geçirdiği zamanda Crouse adasının ne halde
olduğunu merak eder. Ve yeni bir maceraya atılarak adasını görmek üzere yola
çıkar.
Analizi:
Kitapta bir çok karakter vardı. Ancak en öne çıkanlar
Robinson Crouse ve Friday (Cuma)’ydı.
Crouse bir İngiliz. Çok cesur bir kişilik, maceraları
seviyor ve zor durumda kalmak onu korkutmuyor. Adada becerikliliği ve iş
bilirliği sayesinde hayatta kalmayı başarıyor.
Cuma ise eski bir yamyam. Okuma yazması olmayan, medeniyete
dair hiçbir şeyi olmayan birisi. Her şeyi Crouse’dan öğreniyor ve bu yüzden ona
çok sadık.
Kitap aslında ne durumda kalınırsa kalınsın pes edilmemesi
gerektiğini öğütlüyor. Nitekim en sonunda vazgeçmemenin ödülünün de kitapta
verildiğini görüyoruz. Kitap Crouse’nun hayatta kalma mücadelesinin ve
medeniyetin olmadığı bu mekandaki zamanla gelişiminin bir izlencesi. Bolca betimlemeler kullanılmış ve çok gerçekçi
bir dille yazılmış.
Ancak yine de kitaptaki herşeye övgüler yağdırabilmemiz
mümkün değil. Mesela kitap Crouse’yu esir alan korsanları Türk olarak
göstererek, milletimize bir hakarette bulunuyor. Birde tabi kölelik meselesi
var. Köle alım satımı normal bir şey gibi anlatılıyor ve bir İngiliz’in bir
siyahiden üstün tutulduğunu, Crouse’nin Friday’i kurtardıktan sonra
köleleştirmesiyle açıkça gözlemleyebiliyoruz.
Kitap olumlu ve olumsuz yanlarıyla yine de güzeldi.
Öğretisinin olumlu yanlarını örnek almak güzel bir hedef. Crouse’nun asla pes
etmemesi bende çok önemli etki bıraktı. O şartlarda hayatta kalabilen bir
kişiyle şimdi yaşadığımız şartları ve imkanlarımızla beraber çokça
yapmadıklarımızı düşündürdü.