köyde bir gün etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
köyde bir gün etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

16 Mart 2016 Çarşamba

Köy Kokusu




Bir anımı anlatacağım. Zonguldak'ta ve köyde geçiyor.Ben, kardeşim ve kuzenim. Özbağı köyü sokaklarını turluyoruz. Kuzenimin ismi Sefa ve o bu köyde yaşıyor. Annesinin ismi Hacer ve babası ise Metin. Küçük bir köy burası ve diğer köylere ulaşımsa yürüyerek sağlanabiliyor.

Yürümek demişken bu köy yollarıda ne taşlı olur bilir misiniz? Taşlı yollar ve dağ kokusu harmanlanır, köye özgü ezgiler duyarız kulaklarımızda. Her an bir inek çıkıp buranın asıl sahipleri biziz der gibi bakabilir gözlerinizin içine. Yanında da yavrusu vardır. Köylü dilinde bızağı şeklinde komikimsi bir söylenişi de vardır. Ancak insan kendini şehirli dahi addedse köy gerçekliği içindeki bızağılar komik gelmez. Küçük çocuklar bızağıların peşinden koşar ve bazen onları koşturur. Yavrum bızağınınsa tek amacı biraz ot bulupta karnını doyurabilmektir. Sabah damın kapısının açılması taze ot demektir. İştahlanır ve içten bir möö gelir bızağının annesinden. Sanki Allah'a ısmarladık der gitmeden. Ve hergün geri geleceği yuvasına son bir kez göz atar.

Köyün taşlı yollarında buluşurlar. Hasbihal ederler diğer bızağılarla ve bütün köy aynı anı yaşamaktadır. Sarıkızlar taşlı yollarda ilk adımlarını atarken, ardından bakanlar sallanan bir sürü kuyruk görür. Hani yerinde duramazsın sevincinden öyle sallanır kuyruklar ve tabi birde sinekler var ki gerçekten imtihan. Ne diyorduk taşlı yollar ve doğa.

Evet işte inekler, taşlı yollar, sinekler ve son bir eksik daha var; köy evleri. Şimdilerde arar olduk eski evlerimizi. Nerede eski bir yapı görsek müze diye saklama huyumuz oldu. Oysa şimdinin bu müzeleri eski güzel zamanların hatıraları. Nerede taştan bir ev görsem. Hani kuzenimin babası demiştim; Metin. Bir anım var Metin abinin annesi ile alakalı. İsmini hatırlamıyorum kadının. Fakat onunda böyle güzel bir evi vardı. Bu evlerde bir özellikki ilk kat genelde ya dam olur ya lazımlık olur. Odun olur saklarsın, mısırın olur serersin, buğdaylarını istifler kışı kovalarsın. İneklerin için yaşam demektir buğday ve sapı. Yulaf, arpa ve diğerleri de oldum mu ziyafettir. Kışlarda çıkamazlar dışarıya ilgilenmen gerekir. Sarıkıza sarıkızım, altuna altunum diyebilmen gerekir. Hani bu evler varya öyle evlerdir. Samimidir ve sadedir. Bir köy böyle bir evin içinde kendini gösterir. Köylünün sıkıntısı, tasası, derdi, kederi, umudu, umutsuzluğu ve uzunca bir yaşamın hasret dolu sancısı vardır. Taştan duvarlar şahittir geçen yıllara. Bazen odundan ve bazense ilk kat taş ikinci kat odundan.

Köy almış başını gider sabahki inekler damlarına geri döner. Hani işte böyle bir gün kardeşimi evde bırakmışım, kuzenim ve ben yürüyoruz. Özbağı köyünü arkamıza almış gidiyoruz. Uzun yollar önümüzde eğiliyor. Köy kokusunu ciğerlerimize çekiyoruz ve bir oksijen nasıl yanıyorsaki ciğerlerimizde: Bir alevdir tartışma alıyor ikimizi. Nedir, ne değildir hatırlamıyorum. Kuzenim gidiyor bir sinirle ve ben takip etmeye çalışıyorum otların kaybolan hareketini. Sonuç mu? Köy işte küçük. Bir amca, bir teyze veya bir başkası; önemli değil. İyi niyet kazanıyor ve evime ulaşıyorum.